GALATA KÖPRÜSÜNDE GÜN DOĞARKEN…

Paylaşan: Engin AKGÜN

Kırmızı montlu, gözlüklü çocuk, soğuktan boynunu içine çekerken, babasının yemi oltasına nasıl taktığı seyrediyordu. Her pazar sabahı olduğu gibi, bu pazar da yine babası evden çıkmadan, karanlıkta uyanarak hazırlanmış ve peşine düşmüştü.
Babası yemi taktığı oltasını, güneşin kızıllığını yavaş yavaş gösterdiği Çamlıca tepesine doğru fırlatırken oğlunun onu merakla izlediğinin de farkındaydı. Çantasından çıkardığı ekmek arası domates ve peyniri sardığı kağıdı, ona uzatıp, köprünün üzerinde yaktıkları ateşin yanına gitmesini istedi. Çocuğun başını önüne eğdiğini görünce de, oltaya bir şey vurursa mutlaka ona çektireceğine söz verdi.
Çocuk kapüşonunu başına geçirip, ateşin sıcaklığını yüzünde hissederken önünden her hafta bu saatlerde, buradan koşarak geçen ve köprünün üzerinde üç tur attıktan sonra, el arabasından simit alan şortlu gence selam verdi. Çünkü her hafta aldığı simidin yarısını son turu koşarken mutlaka ona uzatırdı.

Bir yanıt yazın